Kurumsal Mindfulness Mitleri ve Gerçekleri-2 Mindfulness’ı Yanlış Tanıyor Olabilir Misiniz?
- Senem Devamoglu
- 17 Haz
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Haz
Bu yazı, “Kurumsal Mindfulness Mitleri ve Gerçekleri” başlıklı yazı dizisinin ikinci ve son bölümü. İlk yazımda mindfulness’n geçici bir trend olduğu ve yalnızca meditasyondan ibaret olduğu yönündeki yaygın inanışları ele almış ve gerçekleri keşfetmiştik. Henüz okumadıysanız buradan ulaşabilirsiniz.
Bu yazıda da iki farklı mite daha yakından bakacağız:
🌀 Mindfulnessın yalnızca uzun zaman ve sessiz bir ortam gerektirdiği yanılgısı
🌀 iş hayatındaki tüm sorunları çözen bir “mucize” olduğu algısı.
Kurumsal hayatta yaygın olan bu iki yanlış anlama, birçok kurumun mindfulnessın gerçek potansiyelini fark etmesini zorlaştırabiliyor. Şimdi bu yanılgıların arkasındaki gerçekleri birlikte ele alalım.
🌀 Mit 3: Mindfulness uzun zaman ve sessiz bir ortam gerektirir. İş hayatına uymaz.
Bu mit, aslında bir önceki yazımda ele aldığım “mindfulnessın yalnızca meditasyon” sanılması yanılgısıyla yakından ilişkili. Çoğu kişinin zihninde mindfulness; gözler kapalı, en az 30 dakika süren sessiz oturma pratikleri olarak canlanabiliyor.
Hal böyle olunca, arka arkaya toplantılar, bitmek bilmeyen e-mailler ve sürekli çalan telefonlar arasında pek çok çalışan, "Benim ne böyle bir vaktim var ne de iş yerinde sessizce oturabileceğim bir alanım" diye düşünebiliyor. Kurum yöneticileri ise mindfulnessın uzun zaman ve özel koşullar gerektirdiğini varsayarak iş hayatının dinamik temposuna uyum sağlamayacağını düşünebiliyorlar.
Oysa kurumsal mindfulness programları; tam da bu yoğun iş temposunda çalışanları desteklemek, esenliklerini (wellbeing) artırmak ve kurumların dayanıklılığını güçlendirmek amacıyla mindfulnessın iş dünyasının ihtiyaçlarına uyarlanmış halidir. Bireylerin, ekiplerin ve organizasyonların karşılaştığı iş hayatına özgü zorluklara odaklanır.
Mindfulness’ın çalışanlara ve kurumlara sunduğu faydalara dair birçok bilimsel araştırmanın bulunduğunu bir önceki yazımda paylaşmıştım. Henüz okumadıysanız buradan ulaşabilirsiniz.
Kurumsal mindfulnessın bilimsel olarak kanıtlanmış etkilerini daha yakından incelemek isterseniz, web sitemdeki Araştırma ve Raporlar bölümüne de göz atabilirsiniz.
Ben de uzun yıllar kurumsal hayatta, özellikle de yüksek tempolu ve rekabetin yoğun olduğu sektörlerde çalıştım. İş hayatının dinamiklerini oldukça iyi biliyorum ve yoğun bir iş gününde kimsenin 30 dakikalık uzun oturma pratikleri yapamayacağının farkındayım.
Bu nedenle kurumsal mindfulness programlarımızda formal pratikleri; amaçlarını ve yapılarını koruyarak 15 dakikayı geçmeyecek şekilde yeniden yapılandırdık. Pratikleri mümkün olduğunca ofis ortamında, masa başında bile yapabileceğiniz şekilde dizayn ettik. Böylece başka bir ortama ihtiyaç duymadan, yoğun iş akışı içinde sürdürülebilir olmalarını hedefledik.
Yeni başlayanlar için sessiz bir ortam, dikkati toparlamayı kolaylaştırabilir. Ancak mindfulness pratiklerinin asıl amacı; tüm bu hareketliliğin ve dikkat dağıtıcıların içinde, dikkatinizi tekrar tekrar şimdiye ve buraya getirme becerisini geliştirmektir. Dolayısıyla, sessiz bir ortam, pratiğiniz için olmazsa olmaz bir koşul değildir.
Geçen sabah 20 dakikalık oturma pratiğim sırasında bunu bir kez daha deneyimledim. Zihnim o kadar dağınıktı ki dikkatimi her dağıldığında şimdi ve buraya getirip o anda tutmakta çok zorlandım. Pratiğimi evimde son derece sessiz bir odada yapmama rağmen, ne nefesim, ne ellerim, ne de ayaklarım bir çapa olarak işe yaramadı.
Tam o sırada bahçede çim biçmeye başladılar. Gürültülü bir makine sesi duydum — ve bu ses, benim çapam oldu. Dikkatimi bu sese yönlendirdim ve pratiğin kalanında çok daha farkında kalabildim.
Gördüğünüz gibi, mindfulness için sessizlik bir zorunluluk değildir; bazen bir çim biçme makinesinin gürültüsü pratiğinizi sessizlikten daha fazla destekleyebilir.
Sonuçta bu pratikleri, hayatın içinde bu tür durumlarla karşılaştığımızda daha bilinçli ve ustaca yanıtlar verebilmek adına mindfulness kaslarımızı güçlendirmek için yapıyoruz. Kabul edelim ki, iş hayatı genellikle sakinliğiyle değil; hızı ve dinamizmiyle tanınır.
Jon Kabat-Zinn’in dediği gibi: “Dalgaları durduramazsınız ama sörf yapmayı öğrenebilirsiniz.” Ve sörf yapmayı öğrenmenin yolu da, düzenli pratikten geçer. İşte bu yüzden süresinden çok, pratiklerin sürekliliği ve tutarlılığı asıl farkı yaratır.
Bununla birlikte geçen yazımda da belirttiğim üzere mindfulness pratikleri sadece formal pratiklerden oluşmaz. Mindfulness becerilerinin günlük hayata dahil edilmesi için informal pratikler de vardır. Günlük iş hayatınızın içinde, örneğin kahvenizi yudumlarken ya da asansör beklerken bile yapabileceğiniz “bilinçli bir şekilde anda kalma” pratikleri mindfulness becerilerinizin alışkanlık haline gelmesine yardımcı olur.
Gün içinde durup bedende, zihinde neler oluyor diye fark etmeniz önemli bir mindfulness pratiğidir. Bunun için sessizliğe ya da başka bir ortama ya da ekstra bir zamana ihtiyacınız yoktur. Bu pratikler, iş akışınızın içinde, tam o anda yapılabilir.
Bunu bilgisayarınızı açılmasını beklerken bile yapabilirsiniz. Böylece zihnin otomatik pilot modundan ve kendi ajandasından şimdi ve buraya dönüp o an gerçekten ihtiyacınız olan ne ise fark edebilirsiniz. Böylece zihnin endişelerine kapılarak bir işten diğerine savrulmadan gerçek ihtiyaçlarınıza göre zamanınızı planlayabilirsiniz.
Böyle bir pratiği, bilgisayarınızın açılmasını beklerken bile yapabilirsiniz. Böylece zihninizin otomatik pilot modunun ve kendi ajandasının yönlendirmesinden uzaklaşarak, şu an ve burada neye ihtiyacınız olduğunu fark edebilirsiniz. Zihninizin endişelerine kapılmadan, bir işten diğerine savrulmak yerine, gerçek ihtiyaçlarınıza göre zamanınızı daha verimli bir şekilde planlayabilirsiniz.
Örneğin, önemli bir toplantıdan önce bir an durup bedeninize, zihninize ve duygularınıza yönelerek stres altındayken ortaya çıkan otomatik tepki kalıplarınızı fark edebilirsiniz. Bu farkındalığın ardından dikkatinizi nefesinize getirerek sinir sisteminizi dengeleyebilir ve toplantıya daha merkezlenmiş bir halde girmeyi seçebilirsiniz. Böylece, stresin etkisiyle verilen tepkiler yerine daha bilinçli, verimli ve odaklı bir toplantı geçirmeniz mümkün olur.
🌀 Mit 4: Mindfulness iş hayatının tüm sorunlarını çözen bir mucizedir.
Kurumsal mindfulness; çalışan esenliği, verimlilik ve pozitif iş kültürü gibi alanlarda araştırmalarla desteklenen önemli faydalar sağlasa da; tek başına tüm bireysel ya da organizasyonel sorunları çözmesi beklenmemelidir. Mindfulness her derde deva sihirli bir iksir değildir, ama doğru anlayışla uygulandığında dönüşüm için güçlü bir zemin oluşturur.
Mindfulness’ın kurumsal dünyadaki popülerliği arttıkça, bu programlara dair beklentiler de zaman zaman gerçekçi sınırların ötesine geçebilmektedir. Örneğin, bazı yöneticiler mindfulness eğitimlerinin çalışanların tüm stresini ortadan kaldıracağını, ekip içi çatışmaların yalnızca bireysel düzeydeki eğitimlerle kendiliğinden çözüleceğini ya da düşük performansın tek başına mindfulness ile giderileceğini düşünebiliyor.
Oysa mindfulness bu tür karmaşık sorunlar için sihirli bir değnek değildir. Her durum, şirketin yapısal ve kültürel bağlamı içinde değerlendirilmelidir. Hangi düzeyde (bireysel, ekip, liderlik) hangi yaklaşımların gerekli olduğu titizlikle belirlenmelidir. Bu tür konular, genellikle çok katmanlı nedenlere dayanır. Kalıcı bir dönüşüm için sadece çalışanları değil, tüm organizasyonu kapsayan bütüncül bir anlayış gerektirir.
Bu noktada, Oxford Üniversitesi ve Oxford Health NHS Foundation Trust ile bağlantılı araştırmacılar tarafından hazırlanan ve BMJ Open dergisinde yayımlanan "İşyerinde stresi azaltmak ve esenliği (wellbeing) artırmak için mindfulness temelli programlar: gerçekçi bir derleme" başlıklı çalışma dikkat çekicidir. Araştırmaya bu linkten ulaşabilirsiniz.
Bu çalışma, iş yerinde uygulanan mindfulness-temelli programların gerçekten nasıl ve hangi koşullarda işe yaradığını sistematik olarak incelemiştir. 75 birincil çalışmanın bulgularına dayanan araştırma; mindfulness uygulamalarının katılımcıların stresle başa çıkma becerilerini artırdığını ve esenliklerini (wellbeing) geliştirdiğini ortaya koymaktadır.
Araştırmaya göre çalışanların bu programlara katılım göstermesi ve fayda elde edebilmesi için yalnızca bireysel değil, kurumsal düzeyde de “psikolojik güvenlik” ortamının varlığı kritik önemdedir. Bununla birlikte kurumsal mindfulness programlarının; katılımcıların ve kurumun hedefleri, değerleri ve uygulamaları ile uyumlu hale olmasının da altı çizilmiştir.
Tüm bunlarla birlikte, şu da unutulmamalıdır ki organizasyonel düzeydeki yapısal sorunlar —örneğin kötü yönetim, yetersiz kaynaklar veya adaletsiz iş yükü — mindfulness uygulamalarıyla tek başına çözülemez. Aynı şekilde, bireysel düzeyde derin psikolojik sorunlar veya ciddi tükenmişlik vakaları, profesyonel bir destek (örneğin, terapi veya koçluk) gerektirebilir.
Kurumsal Mindfulness Hakkında Mitler ve Gerçekler
Bu iki bölümlük yazı dizisinde, kurumsal mindfulness’a dair sık karşılaşılan dört temel miti ele aldık: Mindfulness’ın sadece bir trend olduğu, yalnızca meditasyon pratiğiyle sınırlı olduğu, uzun zaman ve özel ortam gerektirdiği ve iş hayatındaki tüm sorunları çözen bir “mucize” olduğu.
Her bir mitin ardındaki gerçekleri araştırarak, mindfulnessın aslında profesyonel iş yaşamına nasıl entegre edilebileceğini ve hangi koşullarda gerçekten etkili olabileceğini ortaya koyduk.
Kurumsal Mindfulness: Bütüncül Bir Yaklaşım
Özetle, kurumsal mindfulness eğitimleri, çalışan esenliği, verimliliği ve pozitif kurum kültürü gibi alanlarda potansiyel faydalar sunsa da, iş hayatının tüm sorunlarına sihirli bir çözüm olarak görülmemelidir. Sürdürülebilir bir dönüşüm için, organizasyonel düzeyde psikolojik güvenliğin sağlanması, programların kurumun değerleriyle uyumlu olması ve yapısal sorunlara yönelik bütüncül bir yaklaşımla desteklenmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle, kurumsal mindfulness programlarımız; Oxford Üniversitesi Mindfulness Merkezi ve Oxford Mindfulness Foundation tarafından geliştirilen araştırma temelli müfredatlara dayanır. Programlarımız, modüler yapıda tasarlanmıştır ve her bir kurumun sektörüne, hedeflerine ve mevcut zorluklarına göre uyarlanabilir. Bu uyumu sağlamak için öncesinde kurumlarla ön görüşmeler yapıyor, ihtiyaçları birlikte değerlendiriyoruz.
Amacımız, bireysel gelişimi desteklerken kurum kültürüne entegre edilebilen, bilimsel temelli ve sürdürülebilir bir dönüşüm süreci sunmaktır.
Siz de kurumsal mindfulnessın şirketinizde yaratabileceği etkileri keşfetmek ister misiniz?
Araştırmaya dayalı, etkili ve iş dünyasına kolayca entegre edilebilen kurumsal mindfulness programlarımız hakkında bilgi almak için bizimle ücretsiz bir tanışma toplantısı planlayabilirsiniz. 👉 📩 info@corpmindfulhub.com
💡 Kurumsal mindfulness hakkında güncel yazılar ve bilimsel araştırma özetleri
📬 Yeni yazıları kaçırmamak için bloguma ücretsiz abone olabilirsiniz. 📩

Comentários